Türkiye'de bayramlar, sevinç, aile birliği ve kutlama dönemleri olarak bilinse de, bazı çocuklar için bu süreç, ne yazık ki çalışmakla geçiyor. Bayram günlerinin geleneksel olarak ailelerin bir araya geldiği, akrabalık bağlarının güçlendiği ve mutlulukla dolduğu bir zemin olması beklenirken, birçok çocuk, geçim sıkıntısının ve toplumdaki ekonomik dengesizliklerin bir sonucu olarak çalışmak zorunda kalıyor. Bu durum, hem çocukların bayram coşkusundan mahrum kalmalarına hem de çocuk işçiliği sorununa dikkat çekiyor.
Bayramlar, genellikle toplumsal dayanışmanın ve sevginin ön plana çıktığı zaman dilimleri olarak görülür. Ancak ailelerin maddi zorlukları, birçok çocuğun bayramda çalışmasını kaçınılmaz hale getiriyor. Kırsal kesimlerde tarım işlerinde, şehirlerde ise sokaklarda çeşitli işlerde çalışan çocuklar, aile bütçesine katkıda bulunmak amacıyla bayramda bile işlerinin başında olmaktadır. Bu durum, çok yönlü bir sorunu ortaya koyuyor: Çocuksu bir neşeyle yapılması gereken bayram kutlamaları, birçok çocuk için birer çalışma günü haline geliyor.
Bayramda çalışan çocukların sayısı, aslında çocuğun eğitimi, sağlığı ve geleceği üzerinde derin etkiler bırakıyor. Eğitimden mahrum kalan çocuklar, uzun vadede toplumun ekonomik yapısına da zarar veriyor. Eğitim almadıkları için niteliksiz işlerde çalışmakta, bu da hem bireysel hem de toplumsal olarak bir döngü oluşturuyor. Birçok çocuk, bayramın anlamını yaşamak yerine zorunluluk içinde, belki de hayatlarının en güzel dönemlerini kaybetmiş oluyor. Çocuk işçiliği sadece ekonomik bir sorun değil; aynı zamanda sosyal bir sorundur. Toplumlar, geleceğin yetişkinlerini doğru bir şekilde yetiştirmekle sorumludur ve bu sorumluluğu yerine getiremediğimizde, toplumda derin yaralar açılacaktır.
Bayramların sadece ekonomik kaygılarla anılması, toplumsal değerlerimizi sorgulamamıza neden olmalı. Ailelerin, sosyo-ekonomik durumların ve devlet politikalarının bu çocukların bayramlarını nasıl etkilediği üzerinde daha fazla düşünmemiz gerekmektedir. Çocuklar, bayram coşkusunu yaşamayı hak ediyor; bu yüzden üzerimize düşen görevleri yerine getirerek, geleceğe daha umutlu bir bakış açısıyla yaklaşmalıyız. Bilinçli farkındalık yaratarak, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma ile bu sorunu hep birlikte aşmamız mümkün.